29 Haziran 2009 Pazartesi

Cam bir kabın içindeyim.
Yer çekimine gücüm yetmiyor
Ve insanlar çevirdikçe,
Azar azar dökülüyorum
Bir kalpten bir kalbe.
Zamanı sayemde biliyorlar.
Ve hayatım aktıkça, acılarla,
Beni küçük görüyorlar.
Basit bir KUM SAATİ diyorlar
Ömürlerinden çaldığımı bilmeyen insanlar…

11 Haziran 2009 Perşembe

RİJKAARD

milanın efsane üçlüsünden biriydi zamanında. gulit ve van basten ile birlikte. tabi çocukken de genelde ileri uçta oynadığım için idol olarak van basteni belirlemiştim kendime. daha sonra bir anda barça'nın başında gördük. hem futbolcularla olan samimi diyaloğu hem de disiplinli karakteriyle, izlenen barcelonayı geri getirmekte gecikmedi. cimboma geldiğine cok sevindim. cok iyi işler yapacağına da inanıyorum. hani bazı transferler vardıri bir yıldız oyuncu getirirler de taraftar heyecanlanır ve sezonun bir an önce başlamasını ister. rijkaard da oyle bi transfer bana gore. simdiden oynatacağı o güzel futbolu görmek için sezonun balamasını dört gözle bekliyorum. yuvana hoşgeldin yeni aslan.

ve vadi tatilde....

hemfikirdik olağanüstü olaylar olacağı konusunda. beklediğim kadar heyecanlı geçmese de finalde şaşırtıcı olaylar birbirini izledi. aslında her zaman soylemişimdir günümüz türkiyesine ışık tutan nadide yapıtlardan biri olduğunu. o kadar girift bir coğrafyada yaşıyoruz ki kimin nerde hangi taşın altından çıkacağını kestirmek çok zor.
aslında kurtlar vadisi bize her gördüğümüze inanmamayı, daha doğrusu şüpheci yaklaşımlar içine girmemizi öğretti. örneğin büyük bir suikast haberi duyduğumuzda ve özellikle katilin ne hikmetse hemen yakalandığı haberini duyduğumuz da bunun yalnızca bir piyondan ibaret olduğunun farkına varıyoruz. ki final de oyle oldu. biz iskenderden suikast beklerken, senaristler yaptı yapacağını ve gladio terimini kafamıza iyice işletmek için tataroğlu üzerinden olayı gercekleştirdi. şimdi artık yeni sezonu bekleme zamanı.
o zamana kadar ülkemizde neler gerçekleşecektir bilemeyiz ama vadide dendiği gibi, bizim rahat etmediğimiz bir dünyada kimseye istirahat ettirmemeliyiz.

10 Haziran 2009 Çarşamba

HASAN ŞAŞ

fazla tanımazdım aslında. ankaragücünün hırslı oyuncusuydu sadece. bize geldiğinde de fazla dikkatimi çekememişti. ta ki sami yen'deki bologna maçına kadar. ve sonraki süreçte takımı sahiplenmesi ''evet, bu adam galatasaraylı'' dedirtmişti bana. çok kızdığım anlarım da olmuştur ona çok takdir ettiğim zamanlar da olmuştur. sonuçta futbol bu ve bir ömür boyu yüksek performans beklememek gerekirdi. cimboma kattığı çok şey oldu bugüne kadar. ve şimdi sessiz sedasız gitmek üzere. güle güle HASAN ŞAŞ'ım. ben seni hep milana attığın o kafa golüyle hatırlayacağım

TARAFTAR OLMAK

önce küçüklükten başlar herşey. adından bazen önce bazen de sonra sorulur hangi takımı tuttuğun. genelde ailenden sevdiğin bir büyüğün idol olur sana ve artık nerdeyse dönüşü olmayan bir yola girersin. zamanla senden bir parça olmaya başlamıştır tuttuğun takım ve artık üzüntüne de sevincine de ortak olmaya başlamıştır. kimi gün ömründen ömür alır, kimi gün ise tarifi imkansız duyguları dolaştırır damarlarında.
benim de buna benzer bir şekilde başladı galatasay aşkım. berber amcanın jileti alarak kulağıma dayaması ve eğer galatasaraylı olmazsan keserim kulağını demesi sayesinde oldu sanırım. ve her maç izlediğimde bir dua akar gönlümden ali berbere. eğer hayattaysa allah uzun ömürler nasip etsin, değilse allah mekanını cennet etsin.